Mantar Zehirlenmesi

Çocukların mantar zehirlenmesine tahammülleri daha azdır. Türkiye'de Amanita phalloides türü mantarların toplanıp pişirildikten sonra ailece yenmesiyle kitlesel zehirlenmelere rastlanmaktadır. Bu tür mantarlar bahar mevsiminde kırlarda, ağaç diplerinde bol miktarda üremektedirler.
Vakaların kliniğe erken getirilmeleri prognoz yönünden büyük önem taşır. Prognozda, yenen mantar miktarının da rolü olmaktadır. Bazı vakaların 2-3 gün sonra kliniğe getirilmeleri prognozu kötüleştirmektedir. Bu mantarlarda siklopetit grubundan 5 türlü toksin bulunmaktadır. Toksinler parankimatöz organlarda ağır bozukluklar yaratmaktadırlar.
Semptomatoloji : Hafif vakalarda 8-14 saat sonra mide barsak belirtileri (kusma ve ishal) olur ve kısa zamanda su ve elektrolit eksilmelerine yol açar. 2 gün sonra karaciğer lezyonu başlar (hafif bilirubin yükselmesi, kuvvetli ürobilinüri). Fakat bu belirtiler 2-3 gün içinde geriler.
Ağır entoksikasyon hallerinde ise hastalar ilk andan itibaren ağır hasta izlenimi bırakırlar. 2-3 gün sonra ağır bir karaciğer lezyonu başlar ve kuvvetli bir ikter ortaya çıkar. Kusmalar, karın ağrıları, ağır bir hipopotasemi meydana getirir. Su kaybı günde 4 litreyi bulabilir, buna bağlı olarak oligüri, anüri ve üremi yerleşir. Fazla klorür kaybedildiği için bu üremi daha ziyade "azotémie par manque de sel" türünden sayılmaktadır. Eksikozda bulunan hastalar bitkindir, hafif siyanotiktirler; kollaps içindedirler ve filiform nabız gösterirler. Bunlar zehirlenmenin 2.-4. günü ölürler.
Karaciğer harabiyetine bağlı olarak protrombin zamanı çok uzadığından bunlarda hemorajik diatez belirtileri de görülür ve amonyak artışı olur.
Prognoz : Hafif vakalar uygun bir tedavi ile kurtarılabilmektedir. Geç getirilmiş vakalarda prognoz son derece kötüdür ve ölümle sonuçlanabilir. Bu nedenle mantar zehirlenmesi vakaları mutlaka kliniğe yatırılmalı ve ciddi bir tedaviye alınmalıdır. Polikliniğe getirilen ve önemli bir yakınması olmayan hastayı semptomatik bir reçete yazarak evine göndermek tıbbi bir hata sayılır.
Geç getirilmiş ve fazla toksin almış ağır vakalarda ölüm oranı çok yüksektir. Yine de çok iyi bir tedavi ile bu hastaları kurtarma olanağı vardır.
TEDAVİ :
  • Mide ve barsakların boşaltılması : Ancak yeni getirilmiş ve henüz kusmalar ve diare 1-2 saat önce başlamışsa mide lavajı, 2 ampul Prostigmin SC, hintyağı verilir. Eğer kusmalar ve diare 2 saatten fazladır varsa bu tedavi kontrendikedir.
  • Absorban ilaçlar : Charbon animal ( Eucarbon, Radyocarbon ) preparatları ezilerek mide sondası ile verilir.
  • Dehidratasyon ve elektrolit eksikliği ile mücadele : Günde 3-4 litre serum verilir. Bunun yarısı serum fizyolojik (NaCl), diğer yarısı da dekstroz olmalıdır. Hipopotasemi varsa Kadalex takılır (1000 ml).
  • Karaciğer lezyonuna karşı günde 1000 ml %10'luk levüloz solüsyonu verilir.
  • Hipovolemik şoka karşı sıvı substitüsyonu yapılır. Hematokrit, kan proteinleri ve elektrolitlerinin sıkı kontrolü gerekir.
  • Şiddetli ağrı ve anksiyeteye karşı Luminal (0.1-0.2), Antistin verilebilir.
  • Karaciğer koruyucu tedavisi :
  • a) Kortikosteroidler : Ağır vakalarda günde 300 mg hidrokortizon verilir. Düzelme başlayınca günde 80 mg prednisolona geçilir (Başlangıçta prednisolon verilmez çünkü hasta karaciğer bunu hidrokortizona çeviremez). Hidrokortizon ve prednisolon kısa etkili olduklarından devamlı İV effüzyon şeklinde verilmelidir.
  • b) Levüloz : %10'luk solüsyondan günde 1000 ml İV verilir.
  • c) Neomisin : Ağız yoluyla günde 6 gr kadar verilir. Barsak florasını bozarak amonyak yapımını engeller.
  • d) Vitamin K ve Fibrinojen : Günde 1-2 ampul Konakion (10 mg'lık İV) hipoprotrombinemi ile mücadelede gereklidir.
  • e) B kompleks vitaminleri : Günde 2-3 ampül İV ( Becozym , vs) yapılır.
  • f) Diyet : İlk günlerde sadece birkaç bardak (glükozla tatlandırılmış) çay; Kusmalar geçtikten sonra karbon hidrattan zengin, proteinden fakir (amonyak tehlikesi nedeniyle) bir diyet verilir. Yağ verilmez.
  • Bu vakalarda Luminal dışında kalan barbitüratlar ve İV narkozlar ile alkol ve Diamox yasaklanır.
                                                                             Dr. Veysel KIRKIN